Günün Sözü
Düşünmeden öğrenmek faydasız, öğrenmeden düşünmek tehlikelidir.
merhamet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
merhamet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
15 Eylül 2014 Pazartesi
14 Temmuz 2014 Pazartesi
Sıkıntılar gelir ve gider.. Önemli olan gönderenin hatırına misafire sabretmektir..
Allah dileklerimizi her zaman kendi uygun gördüğü vakit yerine getirir,o yüzden kuşkulanmadan veya şikayet etmeden O'na inanmaya ve sığınmaya devam edin.
Bugün diken ise yarın çiçek oluverir.
Allah,seçimi kendisine bırakanlara,tevekkül eden kullarına en iyisini verir...
Bugün diken ise yarın çiçek oluverir.
Allah,seçimi kendisine bırakanlara,tevekkül eden kullarına en iyisini verir...
13 Temmuz 2014 Pazar
Kuşku ve Tereddüt
Çünkü onlar, kuşku verici bir tereddüt içinde idiler. (Sebe' Suresi, 54)
Allah insanları ve diğer canlı-cansız her şeyi, dünyadaki imtihan ortamının gereği olarak yaratmıştır. İman eden insan, Rabbimizin üstün sıfatlarını tanır, Allah'a yakındır ve amacı O’nun hoşnutluğunu kazanarak ahirette sonsuz nimetlerine kavuşmaktır. Ancak gafletteki kişiler, Allah'ın açık delillerini gör-e-mediklerinden, ahirete de kesin bilgiyle inanmazlar. Bu kişiler ölümü düşünmek istemedikleri gibi, yeniden diriltilecekleri gerçeğini de kabul etmek istemez ve ciddiye almazlar. "Biz kemikler haline geldikten, toprak olup ufalandıktan sonra mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?" (İsra Suresi, 49) derler.
Bediüzzaman, tereddüt içindeki bu insanların ruh halini, “imanda tereddüt tam manasıyla bir deve kuşu gibidir; ne kuş olur ne deve olur.” şeklinde tarif eder.
“Arkadaş! İslâmiyet, bütün insanlara bir nur, bir rahmettir. Kâfirler bile onun rahmetinden istifade etmişlerdir. Çünkü, İslâmiyetin telkinatiyle küfr-ü mutlak, inkâr-ı mutlak, şek ve tereddüde inkılâp etmiştir. O telkinatın kâfirlerde de yaptığı in’ikâs ve tesirat sayesinde, kâfirlerin, hayat-ı ebediye hakkında ümitleri vardır. Bu sayede, dünya lezzetleri ve saadeti onlarca tamamıyla zehirlenmez. Bütün bütün o lezzetler elemlere inkılâp etmez. Yalnız tereddütleri vardır. Tereddüt ise, her iki tarafa baktırır. Devekuşu gibi, tam mânâsıyla ne kuş olur ve ne de deve olur. Ortada kalarak her iki tarafın zahmetinden kurtulur.”(Mesnevi-i Nuriye, Katrenin Zeyli)
Halbûki insan, temiz ve berrak bir akılla düşünebilecek fıtrattadır. Ancak nefsinin telkinlerine, hevâ ve heveslerine uyar, kuşkuya düşer; olumsuz düşünür, zihni kirlenir, bulanıklaşır.
Ruhu huzur, mutluluk ve neşe arar ama kuşku bataklığında çırpınan insan bu aradıklarını bulamaz. Vicdanını tam kapasite kullanamaz, Allah’ın beğendiği güzel ahlâkı yaşayamaz.
Kuşku ve tereddüt, şeytanın ve nefsinin yeni vesveseleriyle gittikçe büyür. Yaşadığı olaylara hayır ve hikmet gözüyle bakamaz, umutvar olamaz insan. Sürekli kuşku, sürekli tereddüt, -haşa-Allah’ı sorgulamaya kadar gider.
Gerçekte, insan için yok olmak diye bir şey söz konusu değildir. İnsanın başlangıcı vardır, ancak sonu yoktur. O sonsuzluk da zaten başlamış durumdadır. Dünyadaki imtihan ortamı sona erdiğinde, insanı, ebedî azap ya da ebedî ödül yurdundaki hayat bekler.
Tüm hayatını Allah'a itaat etmeden, istek ve tutkularının peşinde geçirdikten sonra, hesaba çekilmek insanın işine gelmez. Ahireti reddetmek amacıyla kendini kandırır, ayetlerdeki gibi akıl ve mantıktan uzak örnekler verir. Gözle görülemeyecek bir embriyodan, iskelet, sindirim, sinir, üreme, dolaşım gibi muhteşem sistemlere sahip ve düşünen, konuşan, akleden, yüz trilyon hücreden oluşmuş insanı yaratan Allah, yeniden dirilişi neden gerçekleştiremeyecektir? Üstün ilim sahibi yüce Allah her şeyi olduğu gibi, ahireti de yaratmaya kadirdir;
"Gökleri ve yeri yaratan, onların bir benzerini yaratmaya kadir değil mi? Elbette (öyledir); O yaratandır, bilendir. (Yasin Suresi,81)
Kur’an'ın haber verip uyardığı, ahiretten yana kuşkuda olan ve buna bir türlü kesin bilgiyle inan-a-mayan insan, sonunda mutlaka Allah'ın huzurunda bu gerçekle yüz yüze gelir. Sur'a üfürüldüğü gün ise Rabbinin vaad ettiği gerçeklerle karşı karşıyadır:
"Bu şüphesiz, onların ayetlerimizi inkar etmelerine ve ;"Biz kemikler haline geldikten, toprak olup ufalandıktan sonra mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz? " demelerine karşılık cezalarıdır." (İsra Suresi,98)
Dünyada yaşanan bütün pişmanlıkların telafisi vardır ancak ahiretteki pişmanlığın asla geriye dönüşü olmaz. Gerçekleri kavrayamayan insanın diriliş hakkındaki mantık dışı sorularına en güzel cevabı yine Kur’an verir:
İnsan, Bizim kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu? Şimdi o, apaçık bir düşman kesilmiştir. Kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek verdi; dedi ki: "Çürümüş-bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?" De ki: "Onları, ilk defa yaratıp-inşa eden diriltecek. O, her yaratmayı bilir." (Yasin Suresi, 77..79)
“Nutfeden yaratılmış olan insan Allah'ın ayetlerindendir... Önceden halinin ne idiğini sonra ne olduğunu düşün! Acaba ins ve cin biraraya gelseler nutfeden bir göz, yahut kulak, yahut akıl, yahut kudret, yahut ilim veya ruh yaratabilirler miydi? Ondan kemik, damar, sinir, deri, kıl vesaire yapmaya muktedir olurlar mıydı? Bunlar bir tarafa Allah yarattıktan sonra insanın keyfiyyet ve mahiyetini, varlığının künhünü (bir şeyin aslı, cevheri, özü) anlamak isteselerdi bundan da aciz kalırlardı...”(İmam Gazalî, Zübdet-ül-İhya)
Allah’ın insana dünya hayatında verdiği süre öğüt almak, Kendisine yakınlaşmak ve dinde derinleşmek için yeterlidir. O değerli vakti anlamsız ve boş uğraşlarla israf etmemeli. Allah'ın yaratmasındaki üstün sanatı ve hikmetleri kavramaya çalışmalı. Kâinata vicdanı ve kalbiyle bakabilmeli ki gözlerin önündeki gaflet perdesi kalkabilsin. Kur’an’a tabî olmalı insan, iradesiyle hareket etmeli, şuurlu, dikkatli yaşamalı, imanla yaşamalı.
“Herkesin, iman mukàbilinde, bu zemin yüzü kadar bağlar ve kasırlarla müzeyyen ve bâki ve daimî bir tarla ve mülkü kazanmak veya kaybetmek dâvâsı başına açılmış. Eğer iman vesikasını sağlam elde etmezse kaybedecek.”(Meyve Risalesi)
Elifce
8 Temmuz 2014 Salı
Af diyerek sığındım rahmetine..
Ya Rabbi ; Gönlümün Tesbihine Umut Boncukları Dizdim Tane Tane Her Bir Çekişte " AF " Diyerek Sığındım Rahmetine...AFFET ALLAH'IM
3 Temmuz 2014 Perşembe
Ey Merhametlilerin en Merhametlisi!
Ey Merhametlilerin en Merhametlisi!
Ey Tövbeleri kabuleden ve Dualara icabet eden Rabbimiz!
Sana yöneldik.
Efendimizi şefaatçi yapıyor, ellerimizi O’nun mübarek ellerinin altında tutuyor ve istediklerimizi böylece istiyoruz.
Ey Rabbimiz!
Ettiklerimize binlerce tevbeler olsun.
Günahımız çoktur ama, Senin rahmetinde her şeyi aşkındır, her şeyi kuşatmıştır.
Rahmetin gazabını geçmiştir.
Bize rahmetinle muamele eyle.Ey Rabbimiz!
Bazı yüzlerin ağarıp, bazı yüzlerin kararacağı günde; bizi yüzleri ak, gönülleri pak olan, sevgili resülünün bayrağı altında toplanan mesut insanlar zümresine kat.
O’nun yanında cennete girmeyi, mübarek Cemalini görmeyi, Senin dostlarınla komşu olmayı ve en büyük makam olan rızana ulaşmayı nasib eyle .Ey Rabbimiz!
Mülkün sahibi sensin.
Dilediğine mülkü verir, dilediğinden alırsın.
Dilediğini aziz, dilediğini zelil edersin.
Bütün hayırlar, iyilikler senin elindedir.
Sen her şeye Kadirsin, Sen Lütfedensin bize dünyada ve ahirette iyilikler ver.
amin
29 Haziran 2014 Pazar
EDEN BULUR
Hz. İsa Aleyhisselam, bir gün yolda yürürken bir gencin, ak sakallı, ihtiyar bir adamı tekmeleyerek sürüklediğini gördü. Hazreti İsa Aleyhisselam, ihtiyarın bu durumuna çok acır. Hemen koşarak onu kurtarmak ister. Fakat ihtiyar kendisine engel olur ve şöyle der:
- Lütfen dokunmayın, ne olur dokunmayın, beni tekmelesin.
Bu durum karşısında Hazreti İsa Aleyhisselam daha fazla merak ederek, sebebini sorar:
- Ben de zamanında babamı, burada, aynı şekilde tekmelemiştim. Bu genç benim oğlumdur.
Benim babama yaptığımın aynısını, şimdi öz oğlum bana yapıyor. Babama yaptıklarımın intikamını alıyor.
KAYNAK: GÜRAN, Kemal, Kendi Kendine Kur'an Okulu, Akit Gazetesi Yayını, s. 235
- Lütfen dokunmayın, ne olur dokunmayın, beni tekmelesin.
Bu durum karşısında Hazreti İsa Aleyhisselam daha fazla merak ederek, sebebini sorar:
- Ben de zamanında babamı, burada, aynı şekilde tekmelemiştim. Bu genç benim oğlumdur.
Benim babama yaptığımın aynısını, şimdi öz oğlum bana yapıyor. Babama yaptıklarımın intikamını alıyor.
KAYNAK: GÜRAN, Kemal, Kendi Kendine Kur'an Okulu, Akit Gazetesi Yayını, s. 235
28 Haziran 2014 Cumartesi
EL NE DER?
El ne der? Toplum olarak en büyük problemlerimizden biri “el ne der” kaygısıdır. “Allah ne der” in çok daha önündedir çoğu zaman. Allah (c.c) emrinin, rızasını önüne geçen her şey puttur oysa. El putundan kurtulmak lazım.
Evler elin ne diyeceğini dikkate alarak döşenir, çeyizler el için yapılır. Evin en güzel odası, el için her daim temiz ve bakımlı tutulur, ev halkına kullandırılmaz.
Eş seçerken bile başkaları ne der kaygısı güden çok kişi var. EI gün “bula bula bunu mu buldu” der diye beğendiği adayı kabul etmeyenler var. Ya da sırf el tarafından kınanmamak “Buna mı vermiş kızını ya da bunu mu almış oğluna” sözünü duymamak için çocuklarının kısmetine engel olanlar, evladını sevdiğine vermeyenler var.
Genç yaşta dul kalmış fakat” el ne der” kaygısından evlenmeyen hanımlar da çok var. Oysa “ne der” diye çok değer verdiği eller kapısını kapattığında o yalnızlığı ile baş başa kalır fakat bunu düşünmez. Düğünler, nişanlar, elden “aferin almak” için çok gösterişli yapılır. “Bu yaptığım israf mıdır Allah razı mıdır” diye düşünülmez. Üzüntülerimiz, sevinçlerimiz çoğu zaman el kaygısı ile belirlenir.
Geçen gün bir profesör canlı yayında karısını azarlamış. Aman aman o kadın neden boşanmıyormuş da o adamla yaşamaya devam ediyormuş. Feministler baskıyla kadını boşanmaya teşvik ediyor. Elbette yapılan hoş bir şey değil, erkek karısını başkalarının önünde rencide etmemeliydi fakat bu o iki kişiden başka kimseyi ilgilendirmez ki. Sırf el gördü diye kadın neden bir olaya bakıp yuvasını yıksın ki? Bu da açıkça bir el baskısı.
“Allah ve rasulü ne der, ben ne diyorum, eşim ne der, çocuklarım ne der, anne babam ne der.” Bunlar elin ne dediğinden çok daha önemlidir.
Küçük yaştan itibaren anneler-babalar farkında olmadan çocuklarına elin her şeyden daha önemli olduğu mesajı veriyorlar. Bir kaç misal “Evi dağıtmayın bir gelen olursa ne der! Kalk kızım evi temizleyelim komşu gelse dilinden kurtulamayız. Hareketlerine dikkat et bize laf getirme kızım. Oğlum öyle yapma millet ne der!…”
Mesela hoca çocuklarının çoğunun dini yaşantı ile problemleri vardır. Çünkü pek çoğu “Sen hoca çocuğusun, babana- annene laf getirme, sen imam kızısın-oğlusun öyle yapma…” diye büyütülmüştür. Davranışın sebebi din üzerinden ele bağlanınca çocukta tepkiyi dine karşı duyabiliyor.
Aslında çocukların uyarıldığı konuların çoğu gerçekten yapılması ya da yapılmaması gereken şeyler fakat sebep olarak başkalarını göstermek çok hatalı. Davranış el için yapıldığında elin görmeyeceği duymayacağı yerde her şey yapılabilir hissi oluşabilir çocukta. Çocukları eğitirken ve öğretirken davranışlarının ölçüsünü el üzerine kurmamaları için ellerine “el ne der” terazisi vermeyelim.
Onların yaşlarına uygun, anlayabilecekleri şekilde, inancımız doğrultusunda, güzel, mantıklı açıklamalar yapmak gerek. “Bunun yerine daha doğru nasıl bir hareket ne olabilir? Bu davranışın sonunda bir düşün bakalım ne gibi problemler çıkabilir? Sen bunların sonuçlarına razı mısın? Yaptığın davranışın sonucu başkalarını da etkilediğinde bunun sorumluluğunu almaya hazır mısın?” gibi. Onları düşünmeye, doğru davranışı yapmaya sevk eden cümleler olması daha iyi olur.
Tabii ki belli bir ölçüde el önemlidir. Herkes yaptığıyla başkasına örneklik oluşturuyor. Yapılan meşru olmayan bir davranışsa yayılmasına sebep olmamak gerek. Ya da başkalarının anlamasının zor olduğu bir durum ise boş yere dedikoduya kalmamak için dikkatli olmak gerek. Bundan daha fazla değil. Hayatını elin övgüsü ya da yergisi üzerine kurmamak gerek.
El kaygısını attığımız zaman üzerimizden büyük bir yük kalkacak. “Elin ağzı torba değil ki büzesin” demiş atalarımız. Ne yaparsan yap elin ağzını kapatamazsın. Yapılan davranış iyi ya da kötü kimi övecektir kimi yerecektir. Herkes kendi elindeki teraziye göre tartacaktır. Önemli olan bizim elimizdeki terazinin doğru tartması.
İşin bir de başkalarına karşı el tarafında olma boyutu vardır. Başkalarının hayatı hakkında konuşmak, ahkam kesmek, kınamak doğru bir davranış değil. Bu bizi gıybet iftira gibi manevi hayatımız için vebali çok, hesabı zor sözleri söylemeye götürebilir, bundan da sakınmaya gayret etmek lazım. En doğrusu başkaları ile değil kendimizle uğraşalım. Kendi hatalarımıza kendi kusurlarımıza bakalım, onları düzeltmeye çalışalım.
SEMA MARAŞLI
22 Haziran 2014 Pazar
Üzücü bir hikaye
Vietnam Savaşı sonrası… Evine dönmekte olan bir asker San Francisco’dan ailesini aradı: “Anne, baba eve dönüyorum, ama sizden bir şey rica ediyorum. Yanımda bir arkadaşımı da getirmek istiyorum.” “Memnuniyetle, O’nunla tanışmak isteriz”, diye cevapladılar.
Oğulları “Bilmeniz gereken bir şey daha var.” diyedevam etti. “Arkadaşım savaşta ağır yaralandı, bir mayına bastı ve bir koluyla ayağını kaybetti. Gidecek hiçbir yeri yok ve O’nun gelip bizimle kalmasını istiyorum.” “Bunu duyduğuma üzüldüm oğlum. Belki O’nun başka bir yer bulmasına yardımcı olabiliriz.”
“Hayır. Anne, baba O’nun bizimle kalmasını istiyorum.”
“Oğlum.” dedi babası. “Bizden ne istediğini bilmiyorsun. O’nun gibi özürlü biri bize korkunç yük olur. Bizim kendi hayatımız var ve bunun gibi bir şeyin hayatımıza engel olmasına izin veremeyiz. Bence bu arkadaşını unutup eve dönmelisin. O kendi başının çaresine bakacaktır.”
Oğlu o anda telefonu kapattı. Ailesi O’ndan bir süre haber alamadı. Ama birkaç gün sonra, San Francisco polisinden bir telefon geldi. Oğullarının yüksek bir binadan düşüp öldüğünü öğrendiler. Polis bunun intihar olduğuna inanıyordu. Üzüntü dolu anne-baba hemen San Francisco’ya uçtular ve oğullarının cesedini tespit etmek için şehir morguna götürüldüler. Anne – baba oğullarını hemen tanıdılar yalnız bilmedikleri bir şeyi de öğrenince dehşete düştüler:
Oğullarının sadece bir kolu ve bir bacağı vardı…
Oğulları “Bilmeniz gereken bir şey daha var.” diyedevam etti. “Arkadaşım savaşta ağır yaralandı, bir mayına bastı ve bir koluyla ayağını kaybetti. Gidecek hiçbir yeri yok ve O’nun gelip bizimle kalmasını istiyorum.” “Bunu duyduğuma üzüldüm oğlum. Belki O’nun başka bir yer bulmasına yardımcı olabiliriz.”
“Hayır. Anne, baba O’nun bizimle kalmasını istiyorum.”
“Oğlum.” dedi babası. “Bizden ne istediğini bilmiyorsun. O’nun gibi özürlü biri bize korkunç yük olur. Bizim kendi hayatımız var ve bunun gibi bir şeyin hayatımıza engel olmasına izin veremeyiz. Bence bu arkadaşını unutup eve dönmelisin. O kendi başının çaresine bakacaktır.”
Oğlu o anda telefonu kapattı. Ailesi O’ndan bir süre haber alamadı. Ama birkaç gün sonra, San Francisco polisinden bir telefon geldi. Oğullarının yüksek bir binadan düşüp öldüğünü öğrendiler. Polis bunun intihar olduğuna inanıyordu. Üzüntü dolu anne-baba hemen San Francisco’ya uçtular ve oğullarının cesedini tespit etmek için şehir morguna götürüldüler. Anne – baba oğullarını hemen tanıdılar yalnız bilmedikleri bir şeyi de öğrenince dehşete düştüler:
Oğullarının sadece bir kolu ve bir bacağı vardı…
19 Haziran 2014 Perşembe
ELHAMDÜLİLLAH DEMENİN ÖNEMİ
BEN BİR HATIRADAN BAHSETMEK YADA SİZLERLE PAYLAŞMAK İSTİYORUM İZNİNİZLE
GEÇEN HAFTALARDA ANNEM İÇİN HASTANEDEN RANDEVU ALDIM
ERTESİ SABAH HASTANEDEYDİK ANNEM BU ARADA SEKSEN YAŞINDA
KORİDORDA BEKLİYORUZ YARIM SAAT SONRA SIRA BİZDE
SABAH İŞİMİZ BİTMEDİ ÖĞLE SONRAYA KALDI TAHLİL FİLM DERKEN ANNEMİ EVE GETİRİP BIRAKTIM
ÖĞLE BİR BUÇUK EVDEN GERİ HASTANEDEYİM TAHLİLLERİ GÖSTERMEK İÇİN BEKLİYOR
BİR YANDAN SABAH ANNEMİN SÖYLEDİKLERİNİ DÜŞÜNÜYORDUM
ANACIĞIM BANA SIRA NE ZAMAN GELECEK NEDEN BENİ KÖTÜ DOKTORA GETİRDİN BENİ EVE GÖTÜR
BEN EVE GİTMEK İSTİYORUM DİYOR ADETA BEŞ YADA YEDİ YAŞLARINDA ÇOCUK GİBİYDİ
ANACIĞIM NERDEN ANLADIN DOKTORUN İYİ YADA KÖTÜ OLDUĞUNU
-BENİM ADIMI SESLENMEDİDE ONDAN
ANACIĞIM ALLAHU TEALA NE ZAMAN İZİN VERİRSE O VAKİT SENİ SESLENİRLER ALLAHU TEALAYA DUA EDELİM SENİN SIRAN GELSİN TAMAMMI CANIM BENİM
KIZIM ALLAH BENİ AFFETSİN NE BİLEYİM ŞİDİKİ DOKTARLAR BİZİ ANLAMAZLAR BİZLER ESKİ DOKTORLARA ALIŞMIŞIZ ONLAR BİZİM DİLİ İYİBİLİRLER SENDE SEKSEN YAŞINA GEL BENİ ANLARSIN
ÖYLE DALMIŞIM Kİ ZAMAN GEÇMİŞ SIRA BİZE GELMİŞTİ
DOKTOR KIZIMIZ ÇOK TATLI BİRİYDİ TAHLİLLERE BAKTI YENİDEN KALP ANJİO OLACAK BİR GÜN BEKLE DAHİLİYEDEN SIRA AL BİRDE ORA GÖRSÜN
SAATE BAKTIM İKİBUÇUK ERKEN İŞİM BİTTİ NASILSA AKŞAM ALIRIM SIRAYI ARKADAŞIM ÖZEL HASTANEDE YATIYORDU ONU ZİYARET EDEBİLİRDİM
ARADIM TELEFONLA KIZINI ARKADAŞIMIN BİR SAAT SONRA ÇIKACAĞIZ
BEN HEMEN GELİYORUM O ZAMAN GÖRÜŞÜRÜZ
KESTİRME OLUR DİYE TARLADAN GEÇEYİM DAHA TEZ VARIRIM DEYİP TARLADAN GİDİYORUM HER YER ÇAYIRLIK TAM BİTİMİNE İKİ METRE KALA AZ BİR SU BİRİKİNTİSİ VARDI AMAN NASILSA GEÇERİM ORTADAKİ TAŞA BASAYIM DEDİM
EVET BASTIĞIM TAŞ DEĞİL MEĞER PAZAR POŞETİ VE DİZLERİME KADAR SU BİRİKİNTİSİ SANDIĞIM ATIK SU İMİŞ
HER ZAMAN KIZAR ÖFKELENİRDİM AMA BU SEFER OLMADI
BU ŞERRİN İÇİNDEKİ HAYIR RAHMETLİ BABAMIN SÖZLERİ İDİ
KIZIM ATIK SUYUN PİSLİĞİNİ KİRİ PASI SU TEMİZLER
ASIL KORKULMASI GEREKEN NEFSİN PİSLİĞİ ONUN TEMİZLİĞİ YOK KIZIM ALLAHA DUA EDİN Kİ NEFSİNİZ PİSLENMEMİŞ ÖYLEYSE HER ZAMAN ELHAMDÜLİLLAH DE HER HALİNE
BENDE O ATIK SUDAN ÇIKTIM HER ADIMIMA ELHAMDÜLİLLAH DEDİM
BİR YANDAN DA KENDİMLE MÜZAHARA YAPTIM
SEN İNŞALLAH DEMEDİN ALLAH İZİN VERİRSE DEMEDİN GÖRDÜNMÜ ŞİMDİ ARKADAŞINI HADİ KIZIM ELHAMDÜLİLLAH
VE BİR KONFEKSİYONA KADAR ŞIPIR ŞIPIR SU AKARAK AYNI ZAMANDA KOKARAK GELDİM ÜZERİME YENİ BİR ŞEYLER ALIP CAMİDE PAKLANDIM ÖYLE GİTTİM HASTANEYE AMA ARKADAŞIMI GÖREMEDİM YİNEDE ELHAMDÜLİLLAH
EVE GELENE KADAR DÜŞÜNDÜM PEYGAMBER EFENDİMİZ BUYURUYOR
BAŞINIZA KÜÇÜK YADA BÜYÜK MUSİBET GELDİĞİNDE ************İNNA LİLLAHİ VE İNNA İLEYHİ RACİUN******DEYİNİZ
HZ AİŞE VALİDEMİZ İĞNESİNİ DÜŞÜRÜR BİR YANDAN SÖYLENİR O ARA PEYGAMBER EFENDİMİZ GELİR YA AİŞE **İNNA LİLLAHİ VE İNNA İLEYHİ RACİUN*** DE
AİŞE VALİDEMİZ YA RESULULLAH O CENAZEDE SÖYLENMEZ Mİ
REYGAMBER EFENDİMİZ BİR CENAZEDE DEĞİL KANDİL SÖNDÜĞÜNDE AYAĞIN TAŞA DEĞSE ELİNE DİKEN DAHİ BATSA HER DAİM ****İNNA LİLLLAHİ VE İNNA İLEYHİ RACİUN**** DENİR
BENİM BAŞIMA GELEN MUSİBETTE AKLIMA GELMEDİ TEK GELEN KELİME ELHAMDÜLİLLAH
ALLAHU TEALA HER ZAMAN ELHAMDÜLİLLAH DEMEYİ NASİP ETSİN BEN BİR AN UNUTTUM ALLAHU TEALA İZİN VERİRİSE DEMEYİ ALLAH BİR ŞEKİLDE KENDİNİ HATIRLATIYOR
ALLAHIM BİR AN OLSUN BİZİ BİZE BIRAKMA SEN BİZLERİ ESİRGE KORU BAĞIŞLA
ALLAHIM BİZLERİ RAHMETİNLE MERHAMETİNLE MUAMELE EYLE
GEÇEN HAFTALARDA ANNEM İÇİN HASTANEDEN RANDEVU ALDIM
ERTESİ SABAH HASTANEDEYDİK ANNEM BU ARADA SEKSEN YAŞINDA
KORİDORDA BEKLİYORUZ YARIM SAAT SONRA SIRA BİZDE
SABAH İŞİMİZ BİTMEDİ ÖĞLE SONRAYA KALDI TAHLİL FİLM DERKEN ANNEMİ EVE GETİRİP BIRAKTIM
ÖĞLE BİR BUÇUK EVDEN GERİ HASTANEDEYİM TAHLİLLERİ GÖSTERMEK İÇİN BEKLİYOR
BİR YANDAN SABAH ANNEMİN SÖYLEDİKLERİNİ DÜŞÜNÜYORDUM
ANACIĞIM BANA SIRA NE ZAMAN GELECEK NEDEN BENİ KÖTÜ DOKTORA GETİRDİN BENİ EVE GÖTÜR
BEN EVE GİTMEK İSTİYORUM DİYOR ADETA BEŞ YADA YEDİ YAŞLARINDA ÇOCUK GİBİYDİ
ANACIĞIM NERDEN ANLADIN DOKTORUN İYİ YADA KÖTÜ OLDUĞUNU
-BENİM ADIMI SESLENMEDİDE ONDAN
ANACIĞIM ALLAHU TEALA NE ZAMAN İZİN VERİRSE O VAKİT SENİ SESLENİRLER ALLAHU TEALAYA DUA EDELİM SENİN SIRAN GELSİN TAMAMMI CANIM BENİM
KIZIM ALLAH BENİ AFFETSİN NE BİLEYİM ŞİDİKİ DOKTARLAR BİZİ ANLAMAZLAR BİZLER ESKİ DOKTORLARA ALIŞMIŞIZ ONLAR BİZİM DİLİ İYİBİLİRLER SENDE SEKSEN YAŞINA GEL BENİ ANLARSIN
ÖYLE DALMIŞIM Kİ ZAMAN GEÇMİŞ SIRA BİZE GELMİŞTİ
DOKTOR KIZIMIZ ÇOK TATLI BİRİYDİ TAHLİLLERE BAKTI YENİDEN KALP ANJİO OLACAK BİR GÜN BEKLE DAHİLİYEDEN SIRA AL BİRDE ORA GÖRSÜN
SAATE BAKTIM İKİBUÇUK ERKEN İŞİM BİTTİ NASILSA AKŞAM ALIRIM SIRAYI ARKADAŞIM ÖZEL HASTANEDE YATIYORDU ONU ZİYARET EDEBİLİRDİM
ARADIM TELEFONLA KIZINI ARKADAŞIMIN BİR SAAT SONRA ÇIKACAĞIZ
BEN HEMEN GELİYORUM O ZAMAN GÖRÜŞÜRÜZ
KESTİRME OLUR DİYE TARLADAN GEÇEYİM DAHA TEZ VARIRIM DEYİP TARLADAN GİDİYORUM HER YER ÇAYIRLIK TAM BİTİMİNE İKİ METRE KALA AZ BİR SU BİRİKİNTİSİ VARDI AMAN NASILSA GEÇERİM ORTADAKİ TAŞA BASAYIM DEDİM
EVET BASTIĞIM TAŞ DEĞİL MEĞER PAZAR POŞETİ VE DİZLERİME KADAR SU BİRİKİNTİSİ SANDIĞIM ATIK SU İMİŞ
HER ZAMAN KIZAR ÖFKELENİRDİM AMA BU SEFER OLMADI
BU ŞERRİN İÇİNDEKİ HAYIR RAHMETLİ BABAMIN SÖZLERİ İDİ
KIZIM ATIK SUYUN PİSLİĞİNİ KİRİ PASI SU TEMİZLER
ASIL KORKULMASI GEREKEN NEFSİN PİSLİĞİ ONUN TEMİZLİĞİ YOK KIZIM ALLAHA DUA EDİN Kİ NEFSİNİZ PİSLENMEMİŞ ÖYLEYSE HER ZAMAN ELHAMDÜLİLLAH DE HER HALİNE
BENDE O ATIK SUDAN ÇIKTIM HER ADIMIMA ELHAMDÜLİLLAH DEDİM
BİR YANDAN DA KENDİMLE MÜZAHARA YAPTIM
SEN İNŞALLAH DEMEDİN ALLAH İZİN VERİRSE DEMEDİN GÖRDÜNMÜ ŞİMDİ ARKADAŞINI HADİ KIZIM ELHAMDÜLİLLAH
VE BİR KONFEKSİYONA KADAR ŞIPIR ŞIPIR SU AKARAK AYNI ZAMANDA KOKARAK GELDİM ÜZERİME YENİ BİR ŞEYLER ALIP CAMİDE PAKLANDIM ÖYLE GİTTİM HASTANEYE AMA ARKADAŞIMI GÖREMEDİM YİNEDE ELHAMDÜLİLLAH
EVE GELENE KADAR DÜŞÜNDÜM PEYGAMBER EFENDİMİZ BUYURUYOR
BAŞINIZA KÜÇÜK YADA BÜYÜK MUSİBET GELDİĞİNDE ************İNNA LİLLAHİ VE İNNA İLEYHİ RACİUN******DEYİNİZ
HZ AİŞE VALİDEMİZ İĞNESİNİ DÜŞÜRÜR BİR YANDAN SÖYLENİR O ARA PEYGAMBER EFENDİMİZ GELİR YA AİŞE **İNNA LİLLAHİ VE İNNA İLEYHİ RACİUN*** DE
AİŞE VALİDEMİZ YA RESULULLAH O CENAZEDE SÖYLENMEZ Mİ
REYGAMBER EFENDİMİZ BİR CENAZEDE DEĞİL KANDİL SÖNDÜĞÜNDE AYAĞIN TAŞA DEĞSE ELİNE DİKEN DAHİ BATSA HER DAİM ****İNNA LİLLLAHİ VE İNNA İLEYHİ RACİUN**** DENİR
BENİM BAŞIMA GELEN MUSİBETTE AKLIMA GELMEDİ TEK GELEN KELİME ELHAMDÜLİLLAH
ALLAHU TEALA HER ZAMAN ELHAMDÜLİLLAH DEMEYİ NASİP ETSİN BEN BİR AN UNUTTUM ALLAHU TEALA İZİN VERİRİSE DEMEYİ ALLAH BİR ŞEKİLDE KENDİNİ HATIRLATIYOR
ALLAHIM BİR AN OLSUN BİZİ BİZE BIRAKMA SEN BİZLERİ ESİRGE KORU BAĞIŞLA
ALLAHIM BİZLERİ RAHMETİNLE MERHAMETİNLE MUAMELE EYLE
15 Haziran 2014 Pazar
20 Mayıs 2014 Salı
Merhamet edenlere Allah da merhamet eder

Halil KIRIK
Merhamet! Merhamet! Merhamet! Rabbim rahmet et! Merhametsiz kaldık...
Güneş, gökyüzünden yeryüzüne ulaşıncaya kadar geçtiği yerlerdeki varlık ve canlıları da ışıtır ve ısıtır. Hiçbir varlık arasında ayrım yapmadan ışığını ve ısısını herkese ve her şeye karşı ikram eder. Mevlâna hazretleri de, insanlığa seslenirken bu güzel benzetmeyi yapmaktadır. Çünkü Güneş’in sahibi olan Allah bütün canlılar için aynı merhameti göstermektedir. Dolayısıyla güneş de Yaratıcısının emrinde ve isteği doğrultusunda hareket ederken, insanoğlu gücünü nereden alıyor da bu dairenin dışına çıkma cüretini gösterebiliyor?
Ey rahmetini yüz parçaya ayıran! Sadece bir parçasını yeryüzüne indirerek en büyük payı kendinde tutan, merhametlilerin en merhametlisi! Senin merhametin olmasaydı anne yürekleri şefkat timsali olarak bilinmeyecekti. Senin merhametin bir annenin çocuğuna olan merhametinden kat be kat fazladır. Gönüllerimizi merhametinle aydınlat, ısıt, yumuşat…
Uzak dağ başlarında unutmadığın fidanlara rahmetinin eseri olarak gönderdiğin bulutlar gibi… Bizim de dünya kuraklığında kurumaya yüz tutmuş, katılaşmaya, çoraklaşmaya meyletmiş gönüllerimizi merhamet yağmurlarınla yeniden yeşert, dirilt. Duymayan, hissetmeyen, acımayan kalplerimizi rahmet yüklü bulutlar gibi merhametinle kuşat. Rahmetinden ümidimizi, yüce merhametinden yüreklerimizi uzak eyleme.
Ey rahmeti her şeyi kuşatan Rabbimiz! Rahman ve Rahim isimlerinin hakkı için bizlere merhamet et. Çağın bu dehşetli yangınından yaralanmış yüreklerimize merhem et. Ey merhametlilerin en yücesi! Merhamet…
12 Mayıs 2014 Pazartesi
Merhametlilerin en merhametlisi
Hiç farkettinizmi bilmiyorum;
Âzapla korkutulan her âyetin sonrasında,
Müjdelendiren bi âyet var.
- Şüphesiz Rabbim merhametlilerin en merhametlisidir.
Âzapla korkutulan her âyetin sonrasında,
Müjdelendiren bi âyet var.
- Şüphesiz Rabbim merhametlilerin en merhametlisidir.
7 Mayıs 2014 Çarşamba
Şeytan dedi ki
Şeytan dedi ki:
"YA RABBİ sana yemin ederim ki Ruhları bedenlerinde oldukları müddetce Kullarını saptırmaktan ayrılmayacağım"..
RABBI de şöyle buyurdu: "İzzetime ve celalime yemin ederim ki Onlar benden bağışlanmayı talep ettikleri müddetce Ben de onları affetmekten ayrılmayacağım"...
AFFA LAYIK OLMA DUASI İLE
RABBI de şöyle buyurdu: "İzzetime ve celalime yemin ederim ki Onlar benden bağışlanmayı talep ettikleri müddetce Ben de onları affetmekten ayrılmayacağım"...
AFFA LAYIK OLMA DUASI İLE
4 Mayıs 2014 Pazar
Pismanlik
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)