Günün Sözü

Düşünmeden öğrenmek faydasız, öğrenmeden düşünmek tehlikelidir.
Tipik Türk Kadını etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tipik Türk Kadını etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Mayıs 2014 Cuma

Ah şu kadınlar

Pakize suda'nın kadınlar hakkındaki yorumu
* Bütün kadınlar birbirlerini rakip olarak görürler
Birbirlerini kıskanmaları için aynı meslekten olmalarıyla da menfaatlerinin çatışması falan
şart değildir Ortalıkta kendilerinden başka kadınların da dolaşıyor olması,kıskanmaları için yeterli bir sebeptir. Yolu kadınların görev yaptığı bir yere, örneğin bir banka şubesine düşen bir kadın, gördüğü muameleden bunu şıp diye anlayabilir.
* Bütün kadınların mutlaka koşulacak şartları vardır. "Seninle evlenirim ama...","dediğini yaparım ama..."
* Nedense bütün aşk şiirleri, en duygulu şarkı sözleri hep erkekler tarafından yazılmıştır.Çok duygulu oldukları söylenen kadınların bu sırada ne yaptıkları merak konusudur. Bence kadınlar o sırada diğer kadınları incelemekle meşguldürler. "Ne giymiş, ne takmış, benden güzel mi?"Vs...
* Erkekler (eğer ruh hastası değillerse) eşlerini çok yakın arkadaşlarından,akrabalarından, yani olur olmaz herkesten kıskanmazlar.Oysa kadınlar, hiç ayrım yapmaksızın, ömür boyunca, istisnasız her dişiden kıskanırlar kocalarını.
* Kendisinden 30 yaş büyük bir kadınla, sırf parası için evlenen pek az erkek vardır. Buna karşılık etraf, babası, hatta dedesi
yaşında,ama mutlaka zengin erkeklere aşık olan(!) kadınlarla doludur.
* Hiçbir kadın çalıştığı yerde üstünün kadın olmasını istemez.Vallahi bunu ben söylemiyorum, anketler öyle diyor.
* Erkekler kadınlardan ilgi, şefkat, sevgi dışında pek bir şey beklemezler.Kadınlara bunlar asla yetmez, ilave olarak iki bilezik, bir yüzük gerekir çoğu zaman.
* Gelin-kaynana çekişmesinin fıkralara geçtiği ülkemizde hiç damat-kayınpeder çekişmesine tanık oldunuz mu? "Elti gemisi yürümez" diye bir söz vardır da neden bacanaklar için söylenmiş benzer bir laf yoktur?
* Evli kadınla ilişkiye giren çok az erkek vardır. Buna karşılık evli erkekle hiç düşünmeden ilişkiye giren kadın sayısı benim bildiğim, gördüğüm,duyduğum kadarıyla bir hayli kabarıktır.
* Erkekler bir araya geldiklerinde işten, politikadan,futboldan bahsederler genellikle. Kadınlar bir araya geldiğinde ise vay o anda orada olmayan diğer kadınların haline!
* Eşlerinden, "yorgunum", "başım ağrıyor" bahanesiyle mümkün olduğunca kaçan kadınlar, ortaya ikinci bir kadın çıktığı zaman aniden kocalarını çok sevdiklerini(!) fark ederler.
* Kocası tarafından aldatılan kadınlar genellikle boşanmak yerine,bir çocuk daha yapmayı tercih ederler. Tersi durumda ise erkekler kadınlar kadar akıllı olmadıkları için bunu gurur meselesi yapar ve kadını hemen boşamaya kalkarlar.
* Kadınlar evde akşama kadar istedikleri gibi yaşarlar. Ne karışanları ne de görüşenleri vardır. Erkeklerin akşamdan akşama geldikleri evlerinde pek de özgür oldukları söylenemez. Kendilerine durmadan oraya oturmaması,sigarasının külüne dikkat etmesi, ayakkabısını çıkarması hatırlatılır.
* Kadınlar akşama kadar kocalarının bilgisi dışında istedikleri arkadaşlarını misafir ederler. Oysa hiçbir erkek karısından izin almadan eve bir erkek arkadaşını getiremez. Hatta izin alarak bile...
* Kadınlar her istediklerinde eşlerinden izin almadan annelerini ziyaret edebilirler. Erkekler ne haberli, ne habersiz,yanlarında eşleri olmadan asla annelerine uğrayamazlar.
* Kadınlar bütün ilişkilerinde hesap kitap içindedirler. Asla şeffaf değildirler.Hoşlanırlar, hoşlanmaz gibi davranırlar, isterler, istemez gibi yaparlar.Eşleriyle sorunlarını çözmede bedenlerini silah olarak kullananlar bile vardır.
* Vücutlarını göstermeye bayılırlar. Açık, dar, şeffaf, kısa giyerler. Sonra da"neden bakıyorsunuz?" diye sinirlenirler.
Aslında amaçları baktırmaktır,ama bunu asla kabul etmezler. Özgürlükten, rahatlıktan,medeniyetten falan söz ederler.
Nereden biliyorsun, derseniz, ben de kadınım oradan biliyorum.
NOT: İstisnalar kaideyi bozmaz. >
(Bu yazıyı okuyan bütün kadınlar kendini istisna olarak kabul edecektir.)

15 Mayıs 2014 Perşembe

Tipik Türk Kadını

Kocasından dayak yese de, aşağılansa da, boşanmak istemez. Buna da kılıf uydurur: Kocaya itaat, sabır.
Hangi kız evde kalmış, hangi kızın evlilik-yaşı geçmiş, hangisi dul ve çocuklu erkeklere kalmış, çok iyi bilir. Allah tarafından bunlara vahiy inmiştir (!) Vahiy indikten sonra, bunlar bu kızları etrafta kınamaya başlarlar. 
Tuzu kuru olduğundan, herkesin kocası veya kendisine bakan babası/dayısı/amcası var zanneder. Bu yüzden “kadınlar çalışmamalı” der. Ailesi olsa bile sahipsiz kalmış kızların olabileceğini düşünemez. Akrabası olmayan bir kız da olamaz! Kocası işsiz kalmış bir kadını da hayal edemez! Hayatın sıkıntılarından haberi yoktur.
En büyük korkusu: El ne der, evde kalmak, kocasız kalmak, dul kalmak.
Kocasız bir hayat tasavvur edemez. Evlenmek demek, hayatını garanti altına almak demektir. Evlenebilmek için okumaktan, meslek edinmekten dahi vazgeçebilir, bu kadar önemlidir evlilik. Evde boş oturmanın, komşularla dedikodu etmenin İslami olduğunu düşünür.
Kendisi okuyamamışsa, okuyan kızları çekiştirir, ahlaklarını gözetler.
Evliliği iyi gitmiyorsa, kocayı elinden kaçırmamak için hemen tekrardan hamile kalır. Elindeki bütün kozları kullanır. İki yetişkinin yapamadığını, konuşamayan-yürüyemeyen bebek yapacak!
Beş çocuk doğursa da, çocuk-psikolojisi hakkında 5 kitap okumamıştır. Televizyonda eğitim programları izleyebildiyse ve öğrendiklerini doğru uyguluyorsa, ne âla.
Okuduğu kitaplar: İslam İlmihali, rüya tabirleri, yemek kitabı, dua kitabı, Anadolu Türbeleri, evlilik cüzdanı.
Ne kadar çok çocuk doğurursa, hayatını o kadar garanti altına almıştır (!) Asla yalnız kalmayacağını düşünür. Çocuklarını kendi malı gibi görür.
Çocuklarının başarılarını anlatırken, aslında kendisini dolaylı yoldan över.

Erkek çocuk doğurduğunda şımarır, daha fazla huysuzluk eder.
Çok genç yaşta evlendiği için, çeşitli erkeklerden ilgi-sevgi görememiştir. Bekar genç kızlara özenir. Evlilikten birkaç yıl sonra kocasından ilgi göremeyince, doğurduğu oğullarının sevgi ve ilgisiyle yaşamaya başlar, bu yüzden oğullarına tapar, onları şımartır.
Başını örttüyse, 5 vakit namaz kılıyorsa, kendisini Hazreti Fatıma zanneder.
Hobileri: Dizi izlemek. Tüketim. Gözetim. Denetim. İletişim. Dedikodu etmek, gıybet etmek, kınamak. Tabi bunları „dertleşiyoruz“ diyerek yapar.
Hamile kaldıktan sonra kilolu kalma hakkına sahip olduğunu düşünür.
Kendisini namus-ahlak-abidesi zanneder. Halbuki baba-evinden koca-evine gitmiştir, hazır yiyip-içmiştir. Namusuyla imtihan olmamıştır. Birkaç erkeğin laf atmasını, teklif ve tehdit etmesini “Namusumla imtihan oldum” diye yorumlar. Evde yaptığı işleri, aile arasında yaşadığı birkaç olayı „çok acılar çektim ben“ diyerek anlatır. Dünyada çekilen çetin ıstıraplardan habersizdir.
Silahları: 1-Bebek doğurarak sosyal-statü elde etmek, övünmek, hayatını garantilemek, evdeki ücretsiz iş-gücünü yükseltmek, 2-Oğlan çocuk şımartarak, gelin üzerinde tahakküm kurabilmek
En çok kullandığı kelimeler: Koca, erkek, kız, evlilik, bebek doğurmak, beyim bilir, düğün, kına, nişan, söz kesmek, gelinlik, misafir, kısır, börek, pasta.
Benim kocam yapmaz, der. (Aldatmaz) Kocası aldatırsa, kocasını tuzağına düşüren karı sinsi-şeytandır, kocası masumdur.
Bir kadın “Kocamm, kocamm” diye sohbet etmiyorsa, o kadının mutlaka bekar-dul olduğunu kesinen bilir.
Türk kadınlarının en az yüzde 55’i böyledir. Her kesimde, her yaşam tarzında bu tip kadınlar mevcuttur. “Standart Türk kadını” yapımı budur. Ortalama üstü zeka ve sinsilik, ağlamaklı dini duygular, ortalama üstü yemek zevki… Gelişme: Çocuk doğurmaya ve tüketmeye yönelik!

Zehra Yavuz