Eskiden , ” Kendi yaptığın iyiliği unut , sana yapılan iyiliği unutma ” telkini ile çocuklar terbiye edilirdi. Anneler çocuklarına arkadaşları imrenmesin diye sokakta yemiş yememeyi öğretirdi. Bir arkadaşım ,
Çocuklarından biri sokakta oynarken , ekmek üzerine yağ ve reçel sürmesini istemiş. Arkadaşım , ” Yiyemeyen de vardır ” diyerek çocuğunun isteğini geri çevirdiğini anlatmıştı. Eski insanlar belki alamayan vardır diye başkalarını da düşünürdü.
Bugün ise reklamlarda çocuklar en çok isteyecekleri şeyleri görüyor. Televizyon reklamları , sürekli almayı teşvik ediyor. Kim bilir kaç anne baba çocuklarına onları alamamanın ıstırabını yaşıyor. Başkalarının duygularını hiç önemsemiyoruz. Halbuki edep , hiç kimseyi üzüntüye sevketmemektir
Geçmiş yıllarda , başakasını imrendirmemek için o kadar itina gösterilirdi ki eve alınan yiyecekler kese kağıdına konulur, zembille taşınırdı. ” Zembil ” kelimesinin ” Sen bil” den kinaye olarak söylendiği anlatılırdı. Yani içindekini sadece sen biliyorsun. Göstererek teşhir etmiyorsun. ” Zembil ” yoksa evin erkeği ,kese kağıdını , büyücek bir mendile sarar , evine öyle götürürdü. Her halükarda saklamak ve gizlemek esastı. Şimdi , şeffaf naylon torbada turfanda meyveleri taşırken alamayanları pek hatırladığımız. Hayat , sadece haz almak değil , merhamet , paylaşmak ve şefkat üzerine kurulmuştur.
| Alıntı - Haluk Sena Arı - Kadriye Bayraktar - Dünden bugüne edep geleneğimiz sf.13
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder