Öfke kontrol eğitimleri verirken aktardığımız bazı prensipler var. O prensipler yaşam biçimi haline getirilirse, insanlar evet kızabilirler ancak kızmadan kaynaklanan yıkıcı ve olumsuz durumların devreye girmesine müsaade etmezler.
Öfke bu! Gelir! Kızgınlık bu! Uğrar bir anda
duygunuza! Geldi diye etrafı yakıp yıkması, sizleri perişan etmesi gerekmez!
O halde neler yapalım sorusunun cevabını sıralayayım hızlıca:
1.
Öncelikle neye kızdığınızın farkında olun. Öfkeli ve kızgın kişilerin tipik ortak özelliği neye kızdığını bilmemesi. Kızıyor ama, neye? Belli değil! Hepinizin ortak tecrübesidir diye tahmin ediyorum, bir şeye bağırıp çağırıyorsunuz, yatıştıktan sonra aslında o şeye bağırmadığınızı, başka şeylerin birikim yaptığını dile getirerek özür diliyorsunuz. Bağır,
rahatla, özür dile… bağır, içini boşalt, af dile… olur mu böyle? Tabii ki olmaz, olmamalı.
2. Kızmaya
başladığınızda, kızmaya başladığınızın
farkında olmanız çok önemli. Öfke yönetimi eğitimi alan kişiler, kızmaya başladıklarında kızdıklarının farkına varıp iç dünyalarında kendilerini kışkırtacak düşüncelere dalmazlar. Kızgınlığı makûs talih olarak yaşayan kontrolü zayıf kişilerse, kızdığını fark ettiği gibi bir de üzerine üzerine benzin döker sanki. Kendini fitilleyip, iyice öfkelendirip, nerde ne kadar olumsuz hal var onu düşünüp sakin kalmayı başarabilene madalya takmak lazım bence. Niçin? Çünkü öyle bir tecrübe madalyayı hak eder de ondan.
3. İnsanlar en fazla çaresiz
hissettiklerinde, köşeye sıkıştıklarında, çözüm üretemediklerinde kızarlar. Dolayısıyla kızgın olmanıza neden olacak durum her neyse, o konuda birden fazla alternatif oluşturmaya çalışın. Diyelim ki her Pazar dışarı çıkmak veya adam gibi bir gezi programı yapamamakla ilgili aile içi gerginlik yaşıyorsanız, eşinize sorun, hafta sonu sizinle birlikte plan yapmak için müsait mi? Adam evet dedi. Peki deyin ve kocanızla plan yapın. Fakat bir yanınız da bilsin ki geçtiğiniz haftalarda olduğu gibi eşinizin patronu çağırabilir. Bunun için yedek planınız olsun. Siz hem onunla hem o’nsuz plan yaparsanız zaten kızmanıza gerek kalmaz. İşinize bakmaya devam etmiş olursunuz.
4. Mutlaka gerekirse
bireysel destek (terapi, danışmanlık veya yaşam koçluğu
hizmeti) alarak kendinizi güçlendirin.
Kişilik yapılanmanız güçlü olduğunda, insanları ve
hayatınızı yönetme ve yönlendirme kapasiteniz genişlediği zaman
rahat olursunuz. Kendisine söz geçiremediği gibi çevresine söz geçiremeyen kişi çok öfkeli olur.
5. Her kızgınlık ve öfke aslında bir
mesaj içerir. Bu mesajın farkında olmak ve durumu karşı tarafa aktarmak esastır. Bunu ya bağırıp çağırarak ya etrafa caka satarak ya da kelimelerle sakin şekilde ifade ederek aktarırsınız. Hangi
aktarımı yapacağınıza siz karar vereceksiniz.
Konuşarak aktarmak, doğru kelimeleri ve doğru
konuşma üslubunu kullanmak çok önemli. Demek ki bu
yanınızı harekete geçireceksiniz. Denediniz olmuyorsa, bunun için de yöntem öğrenmelisiniz.
6. Öfke ve kızgınlık anları, alınganlık yani her şeyi üzerine alınma ile tavan yapar. Dolayısıyla yaşadığınız ve sizi kızdıran şeyin niye sizin başınıza geldiğine değil, olayın çözümüne odaklanın. Sizin şahsınıza
özel yapılmış gibi düşünmeyin. Çünkü alınganlık yaparak bakarsanız sinirlenirsiniz. Alınganlık yapmadan durumun ne olduğunu anlamaya
çalışırsanız çözüme ve işin oluruna odaklanırsınız. Beyin bu illaki bir şey üretecek! İyi düşünce üretmesine olanak sağlamazsanız, kışkırtıcı ve yıkıcı düşünce üretmeye
başlar.
7. Kızgınlaşmaya başladığınızı
fark ettiğinizde burnunuzdan kocaman derin nefes alın, içinizde bir süre bekletin ve ağzınızdan yavaşça
verin. Ve bunu en az 25-30 kez yapın. Bunu yaparken de kendinize “Sakin ol, her şey çok
güzel olacak. Her şey yoluna girecek.” gibi içinizden sakin olmanızı telkin eden cümleler geçirin.
8. Kızmaya başlayan kişinin ilk yaptığı hatalardan birisi karşı tarafı dinlemekten vazgeçmesidir. Bunu sakın yapmayın! Ne kadar kızgın ve öfkeli olursanız olun, karşı tarafın ağzından çıkan cümlelere odaklanın ve size nasıl bir mesaj verdiğini anlamaya
çalışın. Öfkenizle dinlediğiniz cümleye yüklediğiniz anlamla, anlamaya
çalışarak dinlediğiniz cümleye yüklediğiniz anlamın ne kadar da birbirinden farklı olduğunu görüp şaşıracaksınız!
9. Kızgın olduğunuzda
konuşma hızınıza fren yapmayı unutmayın. Kızgın kişi, öyle bir
konuşur ki sanki motor takmış zannedersiniz. O hızla
konuşurken de öyle şeyler söyler ki kendisi bile neler söylediğini takip edemez.
Yıkar, ezer, geçer, gider. Oysa sakinlik modeli ve öfke
eğitimi almış kişi frene basmayı bilir. Kendisine dur komutu
verir. Böylece ne söylediğine bakabilir. Karşısındakini incitmeden meramını anlatabileceği doğru ifadeyi bulabilir.
10. Kızgınlaşmaya
başladığınızda, baktınız ki öfke artıyor, dikkatinizi dağıtacağınız başka
alanlar bulun. Yüzünüzü yıkayın, gidin mutfaktan bir bardak su alıp için, sevdiğiniz birini arayın, müzik dinleyin… neyle mutlu olacaksanız ve
rahatlayacaksınız onu yapın. Hatta normal anlarınızda, sizi neyin
rahatlattığını bulun, öfke anınızda bu malzemeyi kullanabileceğinizi düşünün. Böylece öfke anında sizi rahatlatacakmalzemeyi heybenize koymuş olacaksınız. İhtiyaç anında uygulamayageçersiniz.
Son olarak bir uyarı yapayım, bunun anlaşılması çok önemli!Her
kiminle ne yaşadıysanız, kızgın olmanıza neden olacak olay her neyse, onu sadece siz yaşamıyorsunuz. Karşınızdaki kişide sizinle aynı durumda. Sizin hissettiklerinizin aynısını o da
hissediyordur, siz kızıyorsanız o da kızıyordur. Dolayısıyla kızıp bağırıp çağırmak sadece size ait bir özellik değil. Herkes bağırır, herkes sinirlenir, herkes ağzına geleni söyler, herkes freni patlamış kamyon gibi dere teper düz gider.
Peki amaç bu mu? Ağzımıza geleni söyleyip içimizi
rahatlatmak, ama rahatsız ilişkiler oluşturmak mı?
Öyleyse devam edin. Yıkın, kırın, geçirin, üzün, üzülün…
Yok eğer öyle değilse lütfen kızgınlığınızla ve öfkenizle baş etmeyi
öğrenin. Kendi başınıza yapamıyorsanız birkaç seans yardım alarak bunun üstesinden gelmeye gayret edin.
Sevgiler…
Mehtap KAYAOĞLU (Psikolojik Danışman&Psikoterapist)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder