Günün Sözü

Düşünmeden öğrenmek faydasız, öğrenmeden düşünmek tehlikelidir.

18 Mayıs 2014 Pazar

Imtihan

Hepimiz bir imtihan dünyasında yaşıyoruz. Dünya hayatı çileli bir kervan yolculuğuna benzetilecek olursa; bu yolculuğun başlangıcı ile bitişi arasında yokuşlar olduğu gibi, inişler de vardır. Hayatımız boyunca bizi üzen, korkutan, ümitsizliğe düşüren bin bir çeşit olayla karşılaşıp dururuz. Bazen inancımız ve hayat tarzımızdan dolayı suçlu muamelesi de görebiliriz. Zayıf görüldüğümüz için hakarete uğrayabilir, şefkatle uzattığımız elimize tokatla karşılık görebiliriz. Ama şunu unutmamalıyız ki Allah Teala daima bizimle beraberdir ve O’ndan asla ümit kesilmez.
Bu konuda Allah Teala bakın bizlere ne buyuruyor: “… Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez.” (Yusuf, 87) “Rabbin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümidini keser ki?” (Hicr, 56) “Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit
kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir. ” (Zümer, 53)


YAŞADIĞIMIZ AN’IN HAKKINI VERMEK

Bin bir dertle çile çekenlerin durumu nasıl bir imtihansa, dertsiz-tasasız bir hayat da imtihan olabilir. Bu yüzden imtihanda olduğumuzu hiçbir zaman unutmadan, her şeyin Allah’tan olduğunu bilerek ve her durumda O’nun rızasını kazanmayı gaye edinerek yaşarsak, yaşadığımız an’ın hakkını vermiş ve sonuçta Allah’ın izniyle imtihanı başarıyla geçmiş oluruz.
Burası ilk insan Hz. Adem’le (a.s) başlamış, kıyamete kadar bütün insanların tabi tutulacağı bir imtihan dünyasıdır. Ne peygamberler, ne de Allah’ın has kulları, velileri bu imtihandan uzak ve azadedir. Demek ki sıkıntı ve zorluklarla sınanmak yaratıcımızın takdir ettiği genel bir kanun. “Niçin böyle?” sorusu beynimizi kemiriyorsa bilmeliyiz ki: Karanlık olmasaydı, aydınlık bilinemezdi.
Düşmanlar olmasaydı, dostların kıymeti anlaşılamazdı. Korkular yaşanmasaydı, ümit etmenin zevkine varılamazdı.Kötülükler olmasaydı, iyinin bir anlamı olmazdı.

EFENDİMİZ’İN ÇİLESİ

Düşünün ki, alemlerin yüzü suyu hürmetine yaratıldığı Hz. Peygamber (s.a.v) bir insanı en derinden sarsacak üzüntüler, sıkıntılar, korkular yaşadı. Kovuldu, taşlandı, yaralandı, hakarete uğradı, arkadaşlarını ve hatta evladını toprağa verdi. Peygamberlerin şahı idi ama aynı zamanda bir çile ve sabır peygamberi idi. Peygamberimiz’in (s.a.v) yaşadığı sıkıntılarda mutlaka bir hikmet vardı. Aynı şekilde bizlerin yaşadığı sıkıntılarda da anlasak da, anlamasak da muhakkak pek çok sebep ve hikmet vardır.

Cenab-ı Rabbu’l-Alemin, Mekke’de üst üste yaşanan sıkıntılardan dolayı rasulünün kalbini İnşirah Suresi ile rahatlatırken, bizim kalplerimize de sonsuz şefkatiyle şöyle fısıldıyor: “Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi? Senin belini büken o ağır yükünü indirmedik mi? Hem senin şanını da yüceltmedik mi? Demek ki her zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Evet kesinlikle zorlukla beraber kolaylık vardır. O halde bir işi bitirince, hemen başka işe giriş, onunla uğraş! Ve sadece Rabbine rağbet et, O’na yönel!” (İnşirah, 1-8)



KARANLIK OLMASA, AYDINLIK DA OLMAZDI

Evet; hayatımız boyunca çeşitli zorluklarla karşılaşacağımıza şüphe yok. Belki korkacak, üzülecek, acı duyacağız. Ama asla karamsarlığa ve ümitsizliğe düşmeden, korku ve ümit arasında dengeli bir şekilde yolumuza devam edeceğiz. Bugün hayatımızda zorluğun bulunması, kolaylığın geleceğine bir işarettir. Bu ilahî prensibe inanıp, yılmayacağız. Zorlukları kalp genişliği ile karşılayacak, bir işi bitirince veya bir işle ilgili yapabileceğimiz bir şey kalmayınca, gücümüzün yettiği başka işlerle uğraşacak, hem kendimizin hem de diğer insanların dünya ve ahiret mutluluğu için elimizden ne gelirse yapmaya çalışacağız.

Gevşekliğe, ümitsizliğe düşmeye hiç gerek yok. Dün belki sevindiğimiz bir gündü. Belki de “Allah düşmanımın başına vermesin” dedirten günlerden biriydi. Ama her şeyiyle birlikte yaşandı bitti. Neticede yaşadıklarımızı takdir edecek, son kararı verecek olan Allah’tır. Her şey O’nun hükmü altında yaşandığına göre, başımıza gelen zorlukları O’na havale edip, her an yeni bir başlangıçla yaşamaya devam edeceğiz.
Başımıza gelen kötü şeylerin hakkımızda hayır olmadığını, ya da kaybedilenlere karşılık neler kazandığımızı kim bilebilir? Her şeyi bilen Allah’a sığınıp, O’na güvenip, şu kısacık hayatın zorluklarına sabrederek O’nun huzuruna yüz akı ile çıkmaya çalışmaktan başka çare var mı?

“Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.”
(Al-i İmran, 139)
 SemerkandAile



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder