Günün Sözü

Düşünmeden öğrenmek faydasız, öğrenmeden düşünmek tehlikelidir.

5 Mayıs 2014 Pazartesi

Bir Yılbaşı Gecesi Hikayesi


Evde her zamankinden farklı bir heyecan vardı. Bu heyecanın sebebini biliyor fakat bu heyecanın içinde yer almak istemiyordu. Ne kadar kaçsa da bu anlam veremediği heyecan her yerde karşısına çıkıyordu.Sokaklarda, caddelerde her yerde bu anlam veremediği heyecanın izlerini görüyordu.
Ne yapsam da bu tantanadan uzak dursam diye düşünmeye başladı. Dışarı çıksa orası evin içinden daha fenaydı. Daha çok insan daha çok gürültü demekti. “En iyisi evde kalmak” diye söylendi.
Bir köşeye çekilip evdeki telaşı, heyecanı izlemeye başladı. Her zamankinden daha özel ve daha güzel bir sofra hazırlanıyordu. Böylesine güzel sofraları bir Ramazan ayında iftarlarda,  bir de yılbaşı gecelerinde görebiliyordu. İftarları anlayabiliyordu ama yılbaşı sofrası anlamsız geliyordu. Böyle kendi kendine düşünürken “yuh ya bari hindi yapmasaydınız” diye atılıverdi.
“Neyse ben şöyle cam kenarına çekilip biraz dışarıyı izleyeyim de azcık kafam dağılsın” diye düşünerek cam kenarındaki koltuğa oturdu. Camdan dışarıya baktığında cama asılı “Hoşgeldin yeni yıl” yazısını gördü. Ramazan ayında bu cama “Hoşgeldin Ramazan” yazmazsam adam değilim” diye söylendi.
Evin içinde kendini atacak yer arıyordu. En iyisi çocukların odasına gideyim, o masumlarla oynayayım diyerek çocukların odasına gitti. “Oleeeey abim geldi, abi abi bize yılbaşı için ne hediye aldın” diye üzerine atlayan kırmızı kıyafetli, beyaz sakallı bir çocukla karşılaştı. "Al işte çocuklara da bulaştırmışlar yılbaşı saçmalığını" diye söylendi.
Küçükken kendisi de kardeşleri gibiydi ama neyse ki rahmetli dedesiyle yaptığı sohbetlerle yılbaşının aslında nasıl yorumlanması gerektiğini öğrenmişti. Yılbaşı onun için sayılı ömründen giden bir yıldan başka bir şey değildi.
Geçen yıl başında saçında gördüğü beyaz saçlara her geçen gün yenileri eklenmişti. Bu yeni yılda da değişen bir şey olmayacak, saçlarına aklar  düşmeye devam edecekti. Daha 20'li yaşlardaydı ama saçına aklar düşmeye başlamıştı. Ama o bu ak saçlardan şikayetçi değildi. Çünkü bu ak saçlar kendisine bir ahiret yolcusu olduğunu unutturmuyor, nefsiyle ak saçları sayesinde savaşıyordu.
Kardeşleriyle oynamaya koyuldu. Ne de olsa onlar çocuktu. Onlar için bunların hepsi bir oyundu. Dünya hayatı da bir oyundu. Öyleyse bunların hepsi bir oyundu... gibi felsefik düşüncelere daldı. "Neyse ben kardeşlerime doğru olanı anlatırım, bugünlük keyiflerini bozmayayım" diye düşündü.
Gece boyu sohbetler, oyunlar, çerezler, meyveler, şarkılar, türküler eksik olmadı. Her gün erkenden uyuyan ahali uyku nedir bilmez bir vaziyetteydi. Herkes cin gibiydi, kimsenin uyumaya niyeti yoktu.Oysa Ramazan gecelerinde iki satır Kur’an okusalar hemen uykuları gelirdi. “Hepsi şeytandan. Şeytan kimi ne zaman uyutacağını çok iyi bilir” diye söylendi.
O sırada gözü televizyona ilişti. Röportajda herkese yeni yıldan beklentileri soruluyordu. “Yeni yıldan ne beklicem, ben ne beklersem Allah’tan beklerim” diye somurttu. Neyse dur bakim ne cevap vermişler diye de merak etti. Herkes para, mal, mülk ,çoluk, çocuk diliyordu. "E iyi güzel dilekler de bunların hepsi dünyevi istekler, biri de çıksın ahreti için bir şey istesin" diye söylendi.
Böyle kendi kendine söylenirken 10-9-8-7 şeklinde geriye doğru saymaların başladığını fark etti.Ömrümüz sıfırdan başlamasaydı da kaç yaşında öleceksek o yaşta başlasaydı, işte biz de ömrümüzü böyle geriye doğru sayardık” diye düşündü. O zaman ömrümüzden giden bir yıla böylesine sevinebilir miydik diye söylendi.
O sırada geri sayma işlemi devam ediyordu. “4-3-2-1-sıfıırrr oleeeey” şeklinde sevinmeler, birbirini tebrik etmeler, hoplayıp zıplamalar….
Hepsi anlamsız geliyordu. Üç saniye öncesi ve üç saniye sonrası değişen neydi de böylesine mutlu olmuşlardı. Yeni yıl gerçekten yeni umutlar mıydı? Bunca sevincin, heyecanın, hazırlığın sebebi sadece umutlar mıydı?
Umut etmek için yeni bir yıl mı beklenmeliydi? Umut etmek Allah’a güvenmek değil miydi? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder