- Çok seviyorum ya, sevmek ne kelime tapıyorum o kıza/çocuğa.
* Bir mümin, kastı ne olursa olsun, buram buram şirk kokan ” tapıyorum, yarattım vb. ” kelimeleri kullanmaktan kaçınır.
- Allah’ın bildiğini kuldan mı saklayacağız abi? Gittik, gezdik, yedik!, içtik!, yattık!, kalktık! yaptık işte bir sürü şey!..”
Bir mümin, işlediği günahları anlatarak onlarla övünmez, günahını ne kadar çok kişiye anlatırsa günahına o kadar çok şahit edinmiş olacağını bilir. Günahından dolayı pişman olup, bunun affı için Allah’ın huzurunda boyun büker, gözyaşı döker. Allah kulunun hatasını ve bundan dolayı tövbesini bilir ve umulur ki affeder ama kullar tövbesini bilmez ve o kişiye günahkar gözü ile bakmaya devam eder.
- Bakmanın nesi günah olsun abi? Hem atalarımız ne demiş, güzele bakmak sevaptır.
* Bir mü’min güzele güzel gözle bakması gerektiğini bilir. Şehvani duygularını azdıracak şekilde bakma tiryakisi olmanın, zinaya giden yolun kilometre taşları olduğunun farkındadır.
- O iş öyle inşallahla maşallahla falan olmaz.
* Bir Mü’min, İnşallah ve Maşallah gibi iki kıymetli cevheri, küçümseyici şekilde yok saymaz. Her işin ALLAH’ın iznine tabii olduğunu aklından çıkartmaz.
- Şu iddaa kuponunu görüyor musunuz beyler, hepimizi kurtaracak olan şey işte bu.
*Bir mü’min, hayatının hiçbir noktasında umudunu asla ama asla haram şeylere bağlamaz. Maddi beklentiler için haram kapısının tokmaklarını çalmaz.
- Ooo oğlum/kızım ne bu ya, uçmuşsun sen iyice.
*Bir mümin ibadetlerini yerine getirme ve dinini yaşama konusunda hassas davranan bir insanı, bu kişi en yakın arkadaşı dahi olsa ” uçmuşsun sen ” şeklindeki söylemler ile hafife almaz. Uçarak yaşamanın, 'sürünerek yaşadığını sanmak'tan daha iyi olduğunu bilir.
- Allah’ım sen konuyu biliyorsun. Amin.
*Mümin, dua’nın bir ciddiyet içinde, belli bir disiplin ve tam bir teveccüh ile eda edilmesi gereken bir ibadet olduğunu bilir ve onu geçiştirivermekten Allah’a sığınır.
- Üzme kendini kanka, ne yapalım? Kader utansın.
*Bir mü’min, kadere atacağı taşın, başını yaracağını bilir.
- Tamam abi, her şeyi ayarladım, her şey kontrolümde.. Kesin olarak geliyorum.
* Bir mü’min gelecek zamana ait konuşurken İnşallah demesi gerektiğini bilir.
- Abi gece deliksiz bir uyku çekmişim.
* Mü’min’in gece uykusu deliksiz olmaz.
- Zaten bizde şans olsaydı kız/erkek doğardık.
* Bir mü’min hiçbir zaman yaratılışı ile ilgili konularda şikayetçi olmaz. Her zaman ve her şartta yaratılış gayesine uygun hizmet edebilmenin yollarını arar.
- Ne yapacaksınız abi Umre’ye / Hac’a giderek. Araplara para mı kazandıracaksınız?
* Bir mü’min milliyetçilik ile ırkçılık arasındaki farkı bilir ve söylemlerinde ırkçı ifadelerden kaçınır. Ayrıca kutsal topraklara gitmeyi ve kutsal vazifeleri yapmayı Allah’ın bir emri olarak kabul ettiği için işin dünyevi boyutu ile (para kazandırmak vs) ilgilenmez.
- Bu çocuklar benim başımın belası.
* Bir mü’min kendi evlatları için her ne sebepten olursa olsun, “bela, ceza, dert” gibi tanımlamalarda bulunmaz. Olumsuzluk çağrıştıran şeyler ile olumlu bir şeyler anlatmak gibi bir çabası olmaz.
- Bu hayat benim. Kuralları da ben koyarım.
* Bir mü’min kendisine emanet verilmiş olan bedeninin ve ruhunun üzerinde, küstahça bir sahiplenmeye gitmez. Hayatı veren ve bu hayata kurallar koyan birinin olduğunu bilir. Kendisi için kurallar koyacaksa, esas kural koyucunun kurallarına muhalefet etmeyecek kurallar ile çevreler hayatını.
- Allah’ın gücüne gitmesin ama.
* Bir mü’min yaşadığı hadiselere ilişkin yorum yaparken kullanacağı kalıplara dikkat eder. Hele ki bu kalıplarda Allah’ı zikrediyorsa iki kere belki de üç kere düşünür. “Allah’ın gücüne gitmesin, Allah kızmasın” vb. tepkilerle, insana ait olan tavırları ( gücüne gitmek, kızmak vb ) Allah’a atfetmek gibi bir hatanın kendisini uçurumdan aşağı atmaktan daha tehlikeli bir sona götürdüğünü bilir.
- Subhanallah, Allahuaqbar ibretlik bir paylaşım.. (komik ve alakasız paylaşımlarda söylemek)
* Bir mü’min Subhanallah gibi, dünyadan ve dünyadaki her şeyden daha değerli bir zikri, alelade şeyler için, hafif meşrep bir üslup ile ve komik olma çabası içinde gelişigüzel zikretmez.
”.. Ben görmedim/duymadım, bizim arkadaşın yalancısıyım..”
* Bir mü’min görmediği, duymadığı bir hadiseyi başkalarına aktarmaktan çekinir. Hele ki bunun gıybet kokulu bir aktarım olması durumunda işin iftira etmeye kadar uzanabileceğinin farkındadır. Bu hassasiyete sahip bir mü’min zaten başkaları hakkında konuşmamaya özen gösterir.
- Ne olsun abi, yaşıyoruz işte. Buna da yaşamak denirse işte!
* Bir mü’min mevcut yaşam şartlarını beğenmiyor olmayı, küstahlık sayar. Cenab-ı Hakk’ın, yarattığı insanda ve o insanın hayatında istediği gibi tasarrufta bulunabileceğini bilir. Kendisi için verilmiş olan her şeyin, kendisinin iyiliği için bahşedildiğini, onun için hayırlı olduğunu kabul eder ve şükreder. Asla, üstü kapalı cümleler yahut betimlemeler ile kendisine verilen nimetlerini yok saymaz, küçümsemez, beğenmemezlik etmez.
- Abi haklısın da, genciz daha. Hele biraz gençliğimizi yaşayalım ondan sonra namaz da kılarız, Kur’an da okuruz, zekatımızı da veririz, hacc’ımıza da gideriz.
* Bir mü’min, öldüğünde sadece ihtiyarlığının değil, gençliğinin de hesabını vereceğini bilir. Bir ömür boyunca, istikametini kaybetmeden hedefe yürür. Her günü, hayatının son günüymüşcesine, dikkatli yaşar.
- Seni tanıdığım güne lanet olsun!
* Bir mü’min sebep ne olursa olsun asla lanet okumaz ve şu hadisleri aklından çıkarmaz.
“Mümine lanet etmek onu öldürmek gibidir.”
“Şüphesiz ben lanet edici olarak gönderilmedim aksine ben bir rahmet olarak gönderildim.”
“Mümine lanet edici olması yakışmaz.”
“Mümin lanet edici değildir.”
“Sıddıka (dosdoğru kimseye) lanet edici olması yakışmaz.”
- Tabii ki inanmıyoruz, eğlencesine bakıyoruz biz. Hem ne demişler, fala inanma, falsız da kalma.
* Bir mü’min, fal okları, kahve falı, iskambil falı v.d. muzur faaliyetlerin içine, şaka yollu bile olsa girmez. Girilmesini tasvip etmez. Geleceğe dair bütün malumatın Cenab-ı Hakk’ın katında olduğunu bilir.
- Beni ilgilendirmez onun nasıl yaşadığı. Ben 5 vakit namazımı kılarım tamam. Sonuçta her koyun kendi bacağından asılır.
* Bir mü’min, sadece ibadet yapmak ile değil, tebliğ ile de sorumlu olduğunun bilincindedir. Sesinin ulaştığı her yere ve herkese doğruları anlatmak zorundadır. İyiliği emredip, kötülükten men etmenin, kamil bir mü’min olma yolunda atılacak ilk adım olduğunu aklından çıkarmaz.
- Abi kulaklar kepçe bildiğin, hele kafasına ne demeli ? Bildiğin koca kafa. Burnu da bir garip. Tipi kayık, çok çirkin bir adam/kadın. Bu adamla nasıl dalga geçilmez?
* Bir mü’min, yaratılmışların en şereflisi olarak tanımlanan insanın, Allah’ın en güzel eseri olduğunu bilir. Onu beğenmemenin, onun fiziksel görünümleri ile dalga geçmenin, insanın yaratıcısına karşı yapılmış bir ayıp olduğunun farkındadır.
- Bu adamlar müslümansa ben müslüman değilim arkadaş.
* Bir mü’min, kendi müslümanlığını başkalarının hal ve hareketlerine feda etmez. Müslümanların kusurlu olabileceğini hatta müslüman olduğu halde insanların kafir sıfatları taşıyabileceğini bilir. Kızgınlıkla dahi olsa, kendisini dinden çıkaracak söylemlere girmez. Yapılan bir yanlışı, düzeltebiliyorsa eli ile olmuyorsa dili ile düzeltmeye çalışır. Hiç olmadı kalbi ile o yanlışa karşı öfke duyar.
- Abi nesi var ya, şarkı sözü o. İsyan cümlesi geçse ne olur, şirk ifadesi olsa ne olur, kadere laf atsa ne olur, şarkı sözü o, şarkı.
* Bir mü’min ağzından çıkan cümlelerin, hangi edebi esere ait olduğundan ziyade, bu cümleler ile anlatılan şeyin ne olduğuna dikkat eder. Avazı çıkana kadar, isyaan diye bağırmaz, kadere laf atmaz, aşkından sevgisinden dem vurup kimseye taptığını söylemez. Bunları şarkı sözlerinde geçiyor olsa da yapmaz, yapmamalı.
- Orası kuş uçmaz kervan geçmez bir köy. Allah’ın bile unuttuğu bir yer.
* Bir mü’min, her türlü kusur ve noksandan münezzeh olan Cenab-ı Hakk’a, unutmak gibi bir hasleti asla yüklemez. Bunu yapmanın Allah’a karşı büyük bir saygısızlık olmasının yanı sıra insanı dinden bile çıkartabilecek derecede büyük bir girdap olduğunun farkındadır. Allah, her şeyi bilir, görür ve işitir. Onun bir şeyi bilmemesi, unutması, duymaması (haşa ve kella) asla söz konusu değildir.
- Allah’ım yarattın bari takip et..
* Bir mü’min, kendisini yaratan, ona türlü türlü nimetler bahşeden, her türlü kusur ve noksandan münezzeh olan Yaratıcısına hitap ederken, olabildiğince derin bir saygı içinde hareket etmesi gerektiğini bilir. O’nun yaratmış olduğu her şeyden haberi olduğunun farkındadır. Kendisinden habersiz bir yaprağın bile düşmediği muazzam kudret sahibi nasıl olur da, yaratılmışların en şereflisi insanın yaptıklarından habersiz olur ? Bunun asla mümkün olamayacağını, yürekten kabul eden mü’min, Mülk suresi’nin 14. ayetinde vurgulanan ”..O yarattığı mahlûkunu hiç bilmez olur mu?..” gerçeğini hatrından çıkarmaz.
- Şu kahvelerimizi içelim de, falımıza baktıralım.
* Bir mü’min, gayba ilişkin malumatın, sadece Allah’ın katında olduğunu bilir. Falcılara ve medyumlara ve onların söylediklerine asla inanmaz, onlarla muhatap olmaz. Fal baktırma niyeti ile kahve içmenin, helale haram karıştırmak olduğunun farkındadır.
- Şansıma güveniyorum, şansımın da yardımıyla bu süreci başarıyla geçebilirim.
* Bir mü’min için güvenilecek ve yardımı istenecek tek makam Allah’tır. Mü’min şansına güvenerek değil, Allah’a güvenerek yola çıkar. Üstesinden gelmekte zorlanacağı işlerde şansını değil, Allah’ı yardıma çağırır.
- Apo’lara söyle onlar da gelsin. İbolarla da konuşalım haberleri olsun.
* Bir mü’min her biri birbirinden güzel olan Abdullah, mehmet, muhammed, zeynep, fatma vb.isimleri; apo, memo, ibo, mami, zeyno, fato, vb. şekilde kısaltmaz. Bu kısaltmaların, hem o isimlere hem de o isimleri taşıyan güzel insanlara hakaret olabileceğini düşünerek, hassasiyet gösterir.
- Ey x, sen nelere kadirsin..
* Bir mü’min, kadir-i mutlak olanın Allah olduğunu, sebeplerin sadece birer perde olup, perdenin arkasındaki gücün, her şeyi idare ettiğini bilir. Ey x, sen nelere kadirsin cümlesi ile x’e yüklenen, sonucu x den bilme hatası, kişiyi şirk kuyularının yanına götürür.
- Allah onu özenerek yaratmış..
* Bir mü’min yaratılan bütün mahlukatın, Musavvir olan Cenab-ı Hakk tarafından en güzel şekilde yaratıldığını bilir. Allah’ın yarattıklarından bazılarını, bazılarına tercih etmesi, bazılarına haşa ve kella haksızlık etmesi gibi bir durumun asla olmayacağının farkındadır. Mü’min, yaratılmış her şeyde, bir güzellik ve o güzelliğin esas sahibini görür, görmeye gayret eder.
- Senin bu yaptığın olmayacak duaya amin demek..
*Bir mü’min, duanın önemini ve gücünü bilir. Duaların muhatabının ve kabul makamının da kim olduğunun farkındadır. Mü’min, yapılmış ya da yapılacak bir dua için, kabul olunup, olunmayacağı hakkında ahkam kesme küstahlığına düşmez.
GencMuslumanlar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder