16 Mayıs 2014 Cuma

EKSİKLİĞİMİZ SAMİMİYET

Samimiyet.. Birçok insanda bulunmayan şey. Özellikle günümüz Müslümanları tarafından daha geri planda olan hayatımıza yansıtmadığımız kavram. Günümüzde “Ben Müslümanım” diyen insana hep sormak istemişimdir “Samimi misin?” Hemen ardından kendimi düşünür “Acaba ben de samimi miyim?”…Bunun cevabını vermeye hep korkmuşumdur. Çünkü cevap verirken bile samimi olamıyordum. Acaba samimiyet ne getirir? Peki neden Asr-ı Saadetteki Müslümanlardan sayıca kat kat fazla olduğumuz halde mazlum konumundayız? Neden mi? Onlarda bulunup bizde bulunmayan bir şeyden dolayı. Samimiyet..! Evet evet kesinlikle samimiyet olmalı bunun cevabı. Sonra da bu samimiyeti görmek için Asr-ı Saadete doğru yolculuğa çıkıyorum.Aslında korkuyorum, çok korkuyorum. “Acaba dayanabilecek misin orda yaşananlara?” diye soruyorum kendi kendime. 
Efendimizi düşüyorum, Mekke dönemini düşünüyorum. Yapılan işkenceleri, verilen şehitleri, Yasir ailesini, Musab bin Umeyrleri düşünüyorum. Düşündükçe daha çok korkuyorum çünkü eksikliklerim ve samimi olmadığım gerçeği karşıma çıkıyordu. Ama maalesef(!) kendimi düşünmekten alıkoyamıyordum. Düşünmeye devam ettikçe belli sonuçlara varıyordum. Efendimiz dini sadece Allah’a has kılma adına samimiyet aşılıyordu Müslümanlara. Yapılan bu aşı onca işkenceye dayandıyor olmalıydı. Efendimize atılan Taif’teki taşların, Bilal(ra)’e vurulan kırbaçların, boykot döneminde çekilen şiddetli açlıkların acıtmamasının(!), “Ehad,Ehad” diyerek İslam’dan dönmemelerinin başka açıklaması olamazdı. Evet bu Müslümanlar samimiyetin zirvesini yaşıyordu. Peki bunun meyvesi neydi, ne getiriyordu bunlara? Çünkü bunlar Efendimizin terbiyesi altında ve dini Allah’a has kılarak Allah katında kurtuluş hedeflemişlerdi. Bunun devamı olarak Allah bu nesle Medine döneminde devlet nasip etti. Artık bir devletleri vardı ancak samimiyetleri hiç eksilmedi. Yaşanan savaşlar bunun göstergesiydi. Böylelikle onlar Allah’ın Mümin kullarına vaadini görüyorlardı. Artık Arabistan Yarım adası tamamiyle fethedildi. Efendimiz vefat etmiş ama o yaptığı samimiyet aşısı etkisini kaybetmemişti. Belli dönemlerde aksaklıklar yaşanmış ama o aşı Müslümanları dünyaya hükümdar yapmıştı.

Ne zaman ki samimiyetimizi kaybetmeye başladık o zaman ezilme ve mazlum olma durumuna düştük. Bundan kurtulma ve insanlığa insani medeniyet sunma anlamında bu aşıyı vahyin aydınlığında, efendimiz rehberliğinde vurunmak zorundayız. Bu da biz Müslümanların iç samimiyetleriyle ve dini Allaha has kılma düşüncesiyle gerçekleşecektir. 

Mevlüt Sami ERTEM 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder