Günün Sözü

Düşünmeden öğrenmek faydasız, öğrenmeden düşünmek tehlikelidir.

15 Mayıs 2014 Perşembe

Tipik Türk Kadını

Kocasından dayak yese de, aşağılansa da, boşanmak istemez. Buna da kılıf uydurur: Kocaya itaat, sabır.
Hangi kız evde kalmış, hangi kızın evlilik-yaşı geçmiş, hangisi dul ve çocuklu erkeklere kalmış, çok iyi bilir. Allah tarafından bunlara vahiy inmiştir (!) Vahiy indikten sonra, bunlar bu kızları etrafta kınamaya başlarlar. 
Tuzu kuru olduğundan, herkesin kocası veya kendisine bakan babası/dayısı/amcası var zanneder. Bu yüzden “kadınlar çalışmamalı” der. Ailesi olsa bile sahipsiz kalmış kızların olabileceğini düşünemez. Akrabası olmayan bir kız da olamaz! Kocası işsiz kalmış bir kadını da hayal edemez! Hayatın sıkıntılarından haberi yoktur.
En büyük korkusu: El ne der, evde kalmak, kocasız kalmak, dul kalmak.
Kocasız bir hayat tasavvur edemez. Evlenmek demek, hayatını garanti altına almak demektir. Evlenebilmek için okumaktan, meslek edinmekten dahi vazgeçebilir, bu kadar önemlidir evlilik. Evde boş oturmanın, komşularla dedikodu etmenin İslami olduğunu düşünür.
Kendisi okuyamamışsa, okuyan kızları çekiştirir, ahlaklarını gözetler.
Evliliği iyi gitmiyorsa, kocayı elinden kaçırmamak için hemen tekrardan hamile kalır. Elindeki bütün kozları kullanır. İki yetişkinin yapamadığını, konuşamayan-yürüyemeyen bebek yapacak!
Beş çocuk doğursa da, çocuk-psikolojisi hakkında 5 kitap okumamıştır. Televizyonda eğitim programları izleyebildiyse ve öğrendiklerini doğru uyguluyorsa, ne âla.
Okuduğu kitaplar: İslam İlmihali, rüya tabirleri, yemek kitabı, dua kitabı, Anadolu Türbeleri, evlilik cüzdanı.
Ne kadar çok çocuk doğurursa, hayatını o kadar garanti altına almıştır (!) Asla yalnız kalmayacağını düşünür. Çocuklarını kendi malı gibi görür.
Çocuklarının başarılarını anlatırken, aslında kendisini dolaylı yoldan över.

Erkek çocuk doğurduğunda şımarır, daha fazla huysuzluk eder.
Çok genç yaşta evlendiği için, çeşitli erkeklerden ilgi-sevgi görememiştir. Bekar genç kızlara özenir. Evlilikten birkaç yıl sonra kocasından ilgi göremeyince, doğurduğu oğullarının sevgi ve ilgisiyle yaşamaya başlar, bu yüzden oğullarına tapar, onları şımartır.
Başını örttüyse, 5 vakit namaz kılıyorsa, kendisini Hazreti Fatıma zanneder.
Hobileri: Dizi izlemek. Tüketim. Gözetim. Denetim. İletişim. Dedikodu etmek, gıybet etmek, kınamak. Tabi bunları „dertleşiyoruz“ diyerek yapar.
Hamile kaldıktan sonra kilolu kalma hakkına sahip olduğunu düşünür.
Kendisini namus-ahlak-abidesi zanneder. Halbuki baba-evinden koca-evine gitmiştir, hazır yiyip-içmiştir. Namusuyla imtihan olmamıştır. Birkaç erkeğin laf atmasını, teklif ve tehdit etmesini “Namusumla imtihan oldum” diye yorumlar. Evde yaptığı işleri, aile arasında yaşadığı birkaç olayı „çok acılar çektim ben“ diyerek anlatır. Dünyada çekilen çetin ıstıraplardan habersizdir.
Silahları: 1-Bebek doğurarak sosyal-statü elde etmek, övünmek, hayatını garantilemek, evdeki ücretsiz iş-gücünü yükseltmek, 2-Oğlan çocuk şımartarak, gelin üzerinde tahakküm kurabilmek
En çok kullandığı kelimeler: Koca, erkek, kız, evlilik, bebek doğurmak, beyim bilir, düğün, kına, nişan, söz kesmek, gelinlik, misafir, kısır, börek, pasta.
Benim kocam yapmaz, der. (Aldatmaz) Kocası aldatırsa, kocasını tuzağına düşüren karı sinsi-şeytandır, kocası masumdur.
Bir kadın “Kocamm, kocamm” diye sohbet etmiyorsa, o kadının mutlaka bekar-dul olduğunu kesinen bilir.
Türk kadınlarının en az yüzde 55’i böyledir. Her kesimde, her yaşam tarzında bu tip kadınlar mevcuttur. “Standart Türk kadını” yapımı budur. Ortalama üstü zeka ve sinsilik, ağlamaklı dini duygular, ortalama üstü yemek zevki… Gelişme: Çocuk doğurmaya ve tüketmeye yönelik!

Zehra Yavuz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder